29 Ocak 2010 Cuma

Satılık Oylar.

Tribünlerde kongre yaklaştıkça bir slogan dillendiriliyor. Oyunu satanın... EkşiBeşiktaş'da Yuki The Zorba yazmış. Oy neden satılır diye. Neye karşılık satılır. Ben de hala çözebilmiş değilim. Siyasette çocuğun işe girecek satıyorsun, iki ton kömüre satıyorsun, ihale alacaksın satıyorsun. Ama Beşiktaş seçimlerinde niye satılır anlamam. Oğlun altyapıya mı girecek, stadın zemini yenilenince eski çimleri ek biç diye mi verecekler, oy hakkın varsa ekonomik gücün de iyi sayılır kombine derdin de olmaz ki olsa ne değişir sanki adayların yanında atıyorsun oyunu.

Kongre üyelerini keşke sesimi duysanız siz oyunuzu değil Beşiktaş'ın geleceğini satıyorsunuz. İşte taraftarın oy hakkı olsun dememin sebebi bu, taraftar şu mevcut yapıdan daha sağlıklı oy verir. Beşiktaş'ı var eden güç şu an ki satılık güçlerden daha güçlü bir Beşiktaş oluşturur. Ama bunu istemek için de kocaman, korkusuz bir yürek, bir karakter lazım.

Üçüncü Biri Yok Mu?

Geldi kongre zamanı. Oy kullanma hakkına sahip olsam, oy pusulasına Pascal Nouma yazar sandığa yollarım. İşin şakası bir yana gönlümden çoğu Beşiktaş taraftarının olduğu gibi İbrahim Altınsay geçiyordu. Malesef olmadı, ne kadar acıdır ki söylenen söz, "fazla düzgün bir adam". Altınsay gerçekten fazla düzgün bir adam, Ne Demirören ne de Murat Aksu benim gözümde 10'da biri başkanlık yapamazlar. Ama işte kala kala bu ikisine kaldık. Görünen şu ki malesef belli bir süre daha Demirören'e tahammül edeceğiz. Aklı başında insanlar olsa o sandıktan ne Demirören ne Aksu çıkar ama kongre üyelerinin bu cesareti göstereceklerini zannetmiyorum. Çünkü onların Beşiktaş'ı kapalıdaki, açık tribündeki adam kadar sevdiklerini zannetmiyorum. Biz siyah beyazı seviyoruz onlar siyah griyi. Göz göre göre kirletiyorlar bizi. Biri çıkmış 5 kupa aldık diyor, biri çıkmış stad projesi diyor. Ama hiçbiri demiyor ki Beşiktaş taraftarı ne diyor. O taraftar kongreye sokulmuyor. Çünkü biliyorlar ki, taraftar o kongreye girerse hiçbiri seçilemez, bu devrimi hiçbiri kaldıramaz. Yeri gelince destek bekledikleri, ürünlerimize talep gösterin dedikleri taraftara sırtlarını dönüyorlar. Amaç kartalı uçurmak değil iktidara sahip olmak.

Kongre sonuçlanınca bir şeyler değişecek mi, işte bundan hiç ümidim yok. Aynı tas aynı hamam. Biz Bolton'ı deplasmanda yeneriz diyen bir adamın veya 2 ay önce mevcut başkana demedik laf bırakmayıp şimdi onun listesine giren bir adamın yöneteceği idari yapıdan hayır gelir mi? Bence gelmez.

Peki o zaman ben ne bekliyorum...

İlk önce az konuşan bir başkan istiyorum. Yeri geldi mi lafı diyen yumruğunu masasına vuran bir başkan istiyorum.
Gazetelerin birinci sayfasına çıkma derdinde olan bir başkan istemiyorum.
Bizi simsiyah bembeyaz yapacak bir yönetim istiyorum.
Necip'in, Rıdvan'ın, Cumali'nin değerini bilecek bir yapı oluşturacak bir yönetim istiyorum.
Beşiktaş'ın taraftarıyla var olduğunu bilen, bizleri gözardı etmeyen bir yönetim anlayışı istiyorum.
Mali yapıyı düzeltmek, kartalı uçurmak için belli bir süre kan ve gözyaşı vad edebilme cesaretine sahip bir başkan istiyorum.
Papermoon'da zamanında şampiyonluğunu çalan adamlarla yemek yiyip "biz olamıyoruz siz olun" diyen bir başkan istemiyorum.
Zamanın fist lady'sine "Beşiktaş halkın takımıdır şampiyonluğunu taraftarıyla stadına kutlar" restini çekebilecek kadar taraftarını yanına alabilecek bir yapıda başkan istiyorum
Yani radikal kararlar alıp, Beşiktaş'ımızı pisliklerinde arındıracak, omuzlardaki gereksiz yükleri atıp ferahlık getirecek bir yönetim istiyorum.

Beşiktaş taraftarı kupa, şampiyonluk, yıldız futbolcu derdinde değil. Biz "diğerlerine" benzemek istemiyoruz. Beşiktaşımı diğerlerine benzetmesinler, biz olarak kalalım yeter.

24 Ocak 2010 Pazar

Siyah Şemsiyeler...


Uğur Mumcu denince benim ilk aklıma gelen, siyah şemsiyeler. Küçüktüm ben öldürüldüğü zaman. Tanımıyordum, bilmiyordum hakkında bir şey. Hatırladıklarım siyah şemsiyeler, son yolculuğunda onu yalnız bırakmayan sayısız insan, naaşının üzerine atılan karanfiller. Paramparça aracının yanına bembeyaz karların üzerine dikilen beyaz mumlar, bırakılan karanfiller. İşte bu kadar O'na dair hatırladıklarım. Ne Sakıncalı Piyade bilirdim ne bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunamayacağını ne de vurulduk ey halkımın ne demek olduğunu. Hatta meraktan evdeki Sakıncalı Piyade kitabını almıştım elime de pek bir şey anlayamamıştım. Anlamak için biraz büyümem gerekiyordu sanırım. Annem cenazesini izlerken ağlıyordu. Babam isyan ediyordu. Yıllar geçti teknoloji gelişti, benim gözüm açıldı eski yazılarını okudum, açık oturumlardaki o eşsiz performanslarını izledim. Sonra babamın seneler önceki isyanının aynısını ben dile getirdim.

Geçen 17 sene. Ne oldu? Ne kadar bazı suçlular bulunsa da hala "hainleri" meçhuldur! Ben O'nun hakkında ne yazsam boş, kendini yine en güzel O anlatmıştı...


"Ben Atatürkçüyüm. Ben cumhuriyetçiyim. Ben laikim. Ben anti-emperyalistim. Ben bağımsız Türkiye'den yanayım. Ben özgürlükçüyüm.
Ben insan hakları savunucusuyum. Ben terörün karşısındayım. Ben yobazların,vurguncuların, çıkarcıların, düşmanıyım. Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır."

Her parçamdan benim gibiler doğacak demiş. Peki doğdu mu? "Hepimiz Uğur Mumcu" olabildik mi? Olamadık, olmadık!

19 Ocak 2010 Salı

Hrant Dink

Bir bebekten katil yaratan karanlıklardan kurtulmak istiyoruz artık...

16 Ocak 2010 Cumartesi

Elde Kaldır Bir.


Avrupa gideli çok oldu, Ziraat Türkiye Kupası da artık elden gitti. Zaten bu futbolla nereye kadar gidecekti. Günden güne eriyoruz. Performans olarak erisek sadece yine iyi her yönden kötü duruma gidiyoruz. İşin en kötüsü de Haziran'a kadar bu eriyiklerle beraberiz. Elde kaldı bir dedik, bakalım o da ne kadar elimizde kalacak.

Bir isyanımı da dile getirmek istiyorum, geçen sene Fenerbahçe ile Galatasaray kötüydü ondan çifte kupa geldi diyen ne kadar taraftar varsa kapatın çenenizi artık, yetti be.

14 Ocak 2010 Perşembe

321 Milyon Dolar.


Karamehmet ellibin ellibin arttırarak aldı yine ihaleyi. %126'lık bir artış olmuş. Zaten Genel Müdürün görüşü de onların da bu yüksek bedelden memnun olmadıkları yönünde. Türk futbolunun kalitesinin yükselmesi lazım diyor ki haklı, kdv ve federasyon payı da bu meblağa binince 400 küsür milyon dolara çıkıyor. Sözde Süper Ligimiz bu kadar eder mi? Bence kesinlikle etmez. Premier Lig bunun 2-3 katına ihale edildi ama 200 ülke canlı veriyor. Neyse Karamehmet boşa para harcamaz o yine her türlü hesabını yapmıştır, kendini kara getirecektir. Bu durum en çok kulüblere yaradı
. Artık gelsin yeni Tabata'lar, Gordon'lar...

13 Ocak 2010 Çarşamba

Siyah - Gri(!)

İnsan tuttuğu takımın küme düşmesini ister mi? Dün ilk kez istedim. Rehabilitasyon mu desem, yeniden doğuş mu desem bilmiyorum ama bu takımın arınması lazım artık. Siyah - Beyaz değil artık renklerimiz, Beyaz'ımızı gri yapıyorlar yavaş yavaş. Dün bütün stad mesaj verdi Demirören'e, git artık git! Kim gelecekse gelsin ama sen olma, Akaretler'den çıkma, Dolmabahçe'den geçme bir daha. Git tüp sat sen. Dedim ya arınmamız lazım. 3-4 sene şampiyonluğa oynamayalım. İçimize, kabuğumuza çekilelim. Daha ileri sıçramak için bir adım geriden atlamak lazım derler biz de öyle yapalım. Hatta bir hikaye vardır ne kadar doğru bilemem. Kartal ömrünün sonuna gelince bir yol ayrımına gelirmiş ya ölümü kabullenecek ya da ölüme başkaldırıp yeni hayata başlayacak. Ama bunu yaparken acı çekmeyi de kabullenecek. Körleşen tırnaklarını gagasıyla sökecek, avını parçalayamayan gagasını taşa vurup koparacak. Bu acıların sonunda ölüm değil hayat başlayacak tekrardan onun için. İşte budur yeni şampiyonlukların formulü. Metin, Ali, Feyyaz, Rıza bu takıma nasıl girdiyse, Necip, Onur, Rıdvan, İsmail, Cumali girsin bu takıma 12. olalım, Avrupa Kupalarına gitmeyelim 2 sene, hiç önemli değil. Ben şahsen hazırım bunları yaşamaya. Bu yapıldığı zaman eminim daha güçlü döneceğiz, Simsiyah ve Bembeyaz olarak yeni hayat başlayacak.

Var mı bunları yapacak kişi ufukta, göremiyorum malesef. Taraftar baskısıyla Necip Uysal'ı oyuna sokan, Tabata gibi bir adama 8 Milyon Euro veren adamlarla bu iş hiç olmaz. Artık görsünler Beşiktaşımın renklerini bozduklarını.

Başta söylediğim gibi griyi üzerimizden atıp Bembeyaz olmak için 2-3 sene Simsiyah olalım, ben hepsine razıyım yeter ki gözüpek, çok iş az laf düsturunu benimsemiş, arkasında rahatça durabileceğimiz, devrimci insanlar yönetsin Beşiktaşımı.

9 Ocak 2010 Cumartesi

Mustafa Denizli ve Necip Uysal


Mustafa Hocam boşuna bakmıyorsundur umarım. Necip Uysal bu takımda oynar, Fabregas Arsenal'de nasıl kaptansa bu çocuk da bizim kaptanımız olur ama sen oynatırsan. Oynat Mustafa Hoca oynat!

8 Ocak 2010 Cuma

Sahtekarlığın Ödülü

Fenerbahçe'den nefret edip Galatasaray'a az da olsa sempati besleyen Beşiktaş taraftarlarına selam olsun ilk önce. Birçok Beşiktaşlı vardır Fenerbahçe olacağına Galatasaray şampiyon olsun diyen. Deme kardeşim deme! Şu son olay bile Galatasaray negatifliğinin kaynağını ortaya koyuyor. Galatasaray Spor Kulubü alenen, bile bile SAHTEKARLIK yapmıştır, Türk Spor Tarihinin en büyük sahtekarlıklarından biri nerdeyse ödüllendirilecekti. Küme düşmesi gereken bir takıma ödül verildi bu ülkede. Sen böyle bir kirlilik yarat sonra zamanı gelince yarıştığın dallarda adalet iste, hakkın yendiğini düşününce hesap sor. Nasıl bir düzendir bu hala anlamıyorum. Herkes eşit adalet karşısında ama bazıları fazla eşit sanki...

Galatasaray adını Şaibesaray olarak değiştirsin... Tarihine daha çok yakışacaktır...

3 Ocak 2010 Pazar

İlk 10 Yıl.

1. Süleyman Seba'nın gidişi ile çok keskin bir rota değişimi.
2. 100. yıldaki unutulmaz şampiyonluk.
3. 101. yıldaki Cem Papila travması.
4. Liverpool maçları.
5. Paf takımla sahaya çıkacağız açıklaması.
6. Çarşı'nın fesh edilmesi ve geri dönüşü.
7. 2009'daki çifte şampiyonluk. (Benim askerliğe denk getirdiniz ama canınız sağolsun)
8. Mafya Babalarının da karıştığı kirli ilişkiler.
9. Fulya Süleyman Seba Kompleksi.( Kar mı ettik zarar mı hala anlamadım)
10. Yeter Demirören'in başkan olması.

Not: Sadece bir numara öneminden dolayı ilk sırayı elde etmiştir, diğerlerinde böyle bir sıra yoktur.