...yaşıyor dört köşesinde vatanın
yaşıyor damar damar yüreklerde.
...altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum...
Hani Dolmabahçe'de Yürürken... Burda Konu Hayattır... Çünkü Aslolan Hayattır ve Hayat Da Beşiktaş'tır!
10 Kasım 2011 Perşembe
16 Ekim 2011 Pazar
Kazanamayız...
Dün oynanan maçı izlerken 90dk'nın her anı bu cümle vardı dilimde. Merak ediyorum dün bir tane Beşiktaşlı var mıdır bir an olsun maçı kazanabileceğimizi düşünen. Taraftarı olduğun takımı objektif değerlendirmek zordur, kötü oynasa bile içine atarsın. Ama dün izlediğim Beşiktaş için elle tutulur bir tane pozitif yön yok.
Bir takım bu kadar mı kopuk olur birbirinden. Bu takım hafta içinde ne yapıyor merak ediyorum. Hele o teslimiyet havası yok mu, katlanılır bir şey değil. Kötü şut çekilir, hatalı pas verilir ama hiçbir futbolcunun mücadelesiz bir oyun ortaya koymaya hakkı yoktur. Ne olursa olsun futbolculuk mesleğini icra eden insan kötü koşamaz!
En sevdiğim tezahüratlardan biridir; "Böyle oynayın canımızı verelim." İşte biz bunu görmek istiyoruz. Liverpool'dan 8 yerken de isyanımız 8 gole değil, bir tane bile sarı kartı olmayan teslim olmuş oyun anlayışınaydı.
Benim hayalimdeki Beşiktaş sahaya çıkacak ilk önce kavgasını verecek. Yener veya yenilir ama ilk önce hakedecek. Maçı kazanmak istediğini tribündeki adama hissettirecek. Dün bana kimse bir tane futbolcu ismi veremez Kayserispor'u yenmek isteyen.
Futbol günümüzde artık iyice bilimsel konuma gelmiştir. Artık iman gücüyle bir yere kadar. İnsanlar, bu işlere kalabalık bir ekiple kafa yorarak hazırlanıyor ama ne olursa olsun bu işin temelinde, kazanmak istemek, mücadele etmek var.
Bu ölü toprağı umarım en kısa zamanda üstümüzden atılır. Yoksa o tribün Q7 ve Fernandes dinlemez sahaya iner.
Bir takım bu kadar mı kopuk olur birbirinden. Bu takım hafta içinde ne yapıyor merak ediyorum. Hele o teslimiyet havası yok mu, katlanılır bir şey değil. Kötü şut çekilir, hatalı pas verilir ama hiçbir futbolcunun mücadelesiz bir oyun ortaya koymaya hakkı yoktur. Ne olursa olsun futbolculuk mesleğini icra eden insan kötü koşamaz!
En sevdiğim tezahüratlardan biridir; "Böyle oynayın canımızı verelim." İşte biz bunu görmek istiyoruz. Liverpool'dan 8 yerken de isyanımız 8 gole değil, bir tane bile sarı kartı olmayan teslim olmuş oyun anlayışınaydı.
Benim hayalimdeki Beşiktaş sahaya çıkacak ilk önce kavgasını verecek. Yener veya yenilir ama ilk önce hakedecek. Maçı kazanmak istediğini tribündeki adama hissettirecek. Dün bana kimse bir tane futbolcu ismi veremez Kayserispor'u yenmek isteyen.
Futbol günümüzde artık iyice bilimsel konuma gelmiştir. Artık iman gücüyle bir yere kadar. İnsanlar, bu işlere kalabalık bir ekiple kafa yorarak hazırlanıyor ama ne olursa olsun bu işin temelinde, kazanmak istemek, mücadele etmek var.
Bu ölü toprağı umarım en kısa zamanda üstümüzden atılır. Yoksa o tribün Q7 ve Fernandes dinlemez sahaya iner.
7 Ekim 2011 Cuma
Utanıyorum Senden
Hiçbir zaman seni başkanım olarak kabul edemedim. Artık iyice nefret eder oldum senden, utancım had safhada. Bugün insanlar diyor ki, hani yıkılmayan son kaleydiniz. Haklılar, yıktın sen Beşiktaşımı, bizim aşık olduğumuz değerleri ezerek bitirdin bizi.
Demirören öğrensin artık bunu, biz Beşiktaş taraftarı farklıyız. Biz şampiyonluk sayımızla, kupalarla övünmeyiz. Bizim için felsefe vardır, şeref, hak, dik duruş vardır. Biz armamızdaki ay yıldız için övünürüz. Hakkı Yeten için, Lefter'in O'nun için söylediği, saygının timsali olan cümle ile övünürüz. Zamanında bu kulubün başkanı bu ülkeyi yöneten adamın eşi, şampiyonluk kutlaması teklifinde bulununca, "Beşiktaş halkın takımıdır, şampiyonluğunu İnönü Stadında taraftarıyla kutlar! dedi. İşte biz bu yüzden Beşiktaşlıyız! Bu takım 4-5 senede bir kere şampiyon olmasına rağmen dünyada parmakla gösterilen bir taraftara sahipse işte bu değerleri sahiplendiği için bu böyle.
Ben istemyorum Quaresma'yı Almeida'yı, Guti'yi. Benim için Beşiktaş Necip çünkü, senin paranla gelen o adamlar biz değil. Necip yerden kayarak top kaptığında heyecanımız, gururumuz tavan yapıyor. Muhammet 80 numaralı formasıyla Gaziantep'de sahaya çıktığında gerçek Beşiktaş taraftarının eli ayağı birbirine dolanıyordu, yıllardır beklediği bu an için.
İstemiyorum seni artık, paranı da seni de istemiyorum. En büyük utancımız oldun sen bizim. Bu takım 8-0 yenildiğinde biz utanmadık ama sen bizi var olduğun her an utandırıyorsun. Bırak Beşiktaşımı bize, git!
Demirören öğrensin artık bunu, biz Beşiktaş taraftarı farklıyız. Biz şampiyonluk sayımızla, kupalarla övünmeyiz. Bizim için felsefe vardır, şeref, hak, dik duruş vardır. Biz armamızdaki ay yıldız için övünürüz. Hakkı Yeten için, Lefter'in O'nun için söylediği, saygının timsali olan cümle ile övünürüz. Zamanında bu kulubün başkanı bu ülkeyi yöneten adamın eşi, şampiyonluk kutlaması teklifinde bulununca, "Beşiktaş halkın takımıdır, şampiyonluğunu İnönü Stadında taraftarıyla kutlar! dedi. İşte biz bu yüzden Beşiktaşlıyız! Bu takım 4-5 senede bir kere şampiyon olmasına rağmen dünyada parmakla gösterilen bir taraftara sahipse işte bu değerleri sahiplendiği için bu böyle.
Ben istemyorum Quaresma'yı Almeida'yı, Guti'yi. Benim için Beşiktaş Necip çünkü, senin paranla gelen o adamlar biz değil. Necip yerden kayarak top kaptığında heyecanımız, gururumuz tavan yapıyor. Muhammet 80 numaralı formasıyla Gaziantep'de sahaya çıktığında gerçek Beşiktaş taraftarının eli ayağı birbirine dolanıyordu, yıllardır beklediği bu an için.
İstemiyorum seni artık, paranı da seni de istemiyorum. En büyük utancımız oldun sen bizim. Bu takım 8-0 yenildiğinde biz utanmadık ama sen bizi var olduğun her an utandırıyorsun. Bırak Beşiktaşımı bize, git!
24 Eylül 2011 Cumartesi
Kazım Kanat
Atv'deki 6 Pas programı, Ersin Düzen, Ahmet Çakar, Gürcan Bilgiç ve tabi ki Kazım Kanat...
Kazım Kanat'ın hastalığından konuşulmaktadır.
Biri der ki; Kazım abi sen neleri atlattın bunları da atlatırsın.
Ve burda Kazım Kanat'ın ağzından son derece spontane şekilde şu sözcükler dökülür;
"Beşiktaş'ın şampiyonluğunu bir daha görelim de..."
Kim ne derse desin, zamanında ne kadar kızsak da hiç kimse Beşiktaş'ı O'nun kadar medyada savunmadı. Unutulmadı!
23 Eylül 2011 Cuma
Biri Efendi mi Dedi!?
Sanırım insanlara belli yaftalar yapıştırmak pek iyi bir şey değil. Hem o yaftayı yapıştıranlar hem de o kişinin kendisi için. Asıl önemlisi bu ülkede biz bunu çok çabuk yapar olduk. Sıcak kanlı topraklarda yaşamamızdan mıdır nedir bilmiyorum ortamız hiç yok. Biri ya şerefsizdir ya da adam gibi adamdır. Çok çabuk kararımızı verir ve hep öyle kabul ederiz.
Bursa maçlarının sonuçlarını hiç önemsemez oldum, özellikle Bursa'da oynanan maçları. Maçı izlemek bir zulüm. Bir takımın taraftarı 90dk boyunca rakibine küfredecek enerjiyi nerden bulur, bunu yaparken takımına ne anlamda bir destek halinde olduğunu düşünür. Her maç zaten Beşiktaşımızın akrabalarını anmakta bir hata görmedikleri gibi, rakip fiziksel olarak karşılarında olduğu zaman iyice kuduruyorlar.
Taraftarda sürekli bir ortamı germe çabası. Her pozisyonda bir isyan, bir homurdanma. Bu Bursa futbolcularının da üstüne sirayet ediyor. Belki de taraftara yaranma çabası bilemem ama rakiplerine böyle nefretle bürünmek, kendini büyük takım görenlere yakışmıyor.
Bir de bu futbolcuların teknik direktörü var. Doğruya doğru bizim başımızdayken severdim Ertuğrul Sağlam'ı. Ama Bursa kariyerinde giderek soğudum. Hele bu son maç gözümde bittiği andır. Sakın ha yanlış anlaşılmasın olayın Bursaspor ile bir alakası yok. Sadece ve sadece Ertuğrul Sağlam'ın yıllardır üzerinde taşıdığı "efendi" etiketiyle aram iyi değil artık.
O maç sonu açıklaması yenir yutulur cinsten değil. 90dk küfreden bir taraftarı nasıl tebrik eder "efendi" olan bir adam. Bizim duyduklarımızı o duymadı mı! Hakeme el kol nedir hele, anlamadan dinlemeden. Hangi efendilik çerçevesinde bu davranışlar.
Ama hata bizde insanlara çok çabuk bedenlerinden büyük gömlekler giydiriyoruz. Sonra o insanlardan o gömleği taşımalarını ısrarla bekliyoruz.
Bursa maçlarının sonuçlarını hiç önemsemez oldum, özellikle Bursa'da oynanan maçları. Maçı izlemek bir zulüm. Bir takımın taraftarı 90dk boyunca rakibine küfredecek enerjiyi nerden bulur, bunu yaparken takımına ne anlamda bir destek halinde olduğunu düşünür. Her maç zaten Beşiktaşımızın akrabalarını anmakta bir hata görmedikleri gibi, rakip fiziksel olarak karşılarında olduğu zaman iyice kuduruyorlar.
Taraftarda sürekli bir ortamı germe çabası. Her pozisyonda bir isyan, bir homurdanma. Bu Bursa futbolcularının da üstüne sirayet ediyor. Belki de taraftara yaranma çabası bilemem ama rakiplerine böyle nefretle bürünmek, kendini büyük takım görenlere yakışmıyor.
Bir de bu futbolcuların teknik direktörü var. Doğruya doğru bizim başımızdayken severdim Ertuğrul Sağlam'ı. Ama Bursa kariyerinde giderek soğudum. Hele bu son maç gözümde bittiği andır. Sakın ha yanlış anlaşılmasın olayın Bursaspor ile bir alakası yok. Sadece ve sadece Ertuğrul Sağlam'ın yıllardır üzerinde taşıdığı "efendi" etiketiyle aram iyi değil artık.
O maç sonu açıklaması yenir yutulur cinsten değil. 90dk küfreden bir taraftarı nasıl tebrik eder "efendi" olan bir adam. Bizim duyduklarımızı o duymadı mı! Hakeme el kol nedir hele, anlamadan dinlemeden. Hangi efendilik çerçevesinde bu davranışlar.
Ama hata bizde insanlara çok çabuk bedenlerinden büyük gömlekler giydiriyoruz. Sonra o insanlardan o gömleği taşımalarını ısrarla bekliyoruz.
30 Ağustos 2011 Salı
Hay Forma Modanıza!
Şu formalar çıktığından beri delirmek üzereyim. Hele forzada yeni sezon formaları konusundaki yorumlar. Ne biçim bir ruh halidir. Bu ruh haline sahip olanlar Kiev maçında destek yerine köstek olanlar.
Çubuklu forma neymiş, yok kırmızı baskı neymiş. Alma arkadaşım, derdin arma değil mi senin. O formaya laf etmek nedir. Varsa bir derdin ötede dur. Klavye başında örme atkıdır aslolan diye romantik söylevler atan siz değil misiniz!? Aşkın hani renklereydi, bıktırdınız artık.
Beğenmedin sus arkadaşım, bu ne lan demek nedir, 2 tane daha forma var hepsi de son derece güzel formalar git al onları. Çoğunuz zaten stadın yanındaki çakma forma satan hırsızlardan alıyorsunuz, yarınız maça beleş girme derdinde sonra bu ne lan!
Varsa içinde derdin kusma Benim Beşiktaşıma sus yeter ki sus.
Çubuklu forma neymiş, yok kırmızı baskı neymiş. Alma arkadaşım, derdin arma değil mi senin. O formaya laf etmek nedir. Varsa bir derdin ötede dur. Klavye başında örme atkıdır aslolan diye romantik söylevler atan siz değil misiniz!? Aşkın hani renklereydi, bıktırdınız artık.
Beğenmedin sus arkadaşım, bu ne lan demek nedir, 2 tane daha forma var hepsi de son derece güzel formalar git al onları. Çoğunuz zaten stadın yanındaki çakma forma satan hırsızlardan alıyorsunuz, yarınız maça beleş girme derdinde sonra bu ne lan!
Varsa içinde derdin kusma Benim Beşiktaşıma sus yeter ki sus.
22 Temmuz 2011 Cuma
Sen Yusuf'u İzledin mi Ki?
20 Temmuz 2011 Çarşamba
Kumaşı İyi Güzel İnsan...
13 Temmuz 2011 Çarşamba
10 Temmuz 2011 Pazar
Gönüllerin Harbi Şampiyonu
25 Haziran 2011 Cumartesi
19 Haziran 2011 Pazar
2 Mayıs 2011 Pazartesi
15 Nisan 2011 Cuma
11 Mart 2011 Cuma
21 Şubat 2011 Pazartesi
İhanet
EkşiBeşiktaş'da jokond hislerimizin tercümanı olmuş. Fevzi'nin yediği gol kızamadım. Valerenga maçı kızamadım. Ama sen bizi, Beşiktaşımı, ekmek yediğin yere bile bile ihanet ettin. Git Ferrari. Başımızın tacı yaptık seni şimdi görmek bile istemiyoruz. Sorun kaçan maç değil. 2-2 olup bir mucize yaşayıp o maç dönebilirdi de. Ama bu senin yaptığın ihaneti asla affettirmiyor gözümüzde. Sen o formayı her sırtına geçirdiğinde bu gelecek aklımıza. Nereye gidersen git hep o dirsek hatıralarımızda artık. Alpay'ın kutsalımızı yere atması gibi, Tümer'in "O takım" demesi gibi. Git Ferrari git!
18 Şubat 2011 Cuma
Ölmeye Gelmedik Mi?
Kiev maçına siz ölmeye gelmediniz mi? Facebook sayfalarınızda kanka süper tezahürat diye paylaşıyorsunuz ya Beşiktaş seninle ölmeye geldik formanda ter olmaya geldik diye. İsmail'i, Hakan'ı ve diğerlerini ıslıklamak mıdır formada ter olmak. Nasıl bir ruh halidir bu. Maç esnasında futbolcuyu ıslıklamanın bana biri gelsin mantıklı yanını açıklasın. Futbolcuyu protesto edeceğim diye takıma zarar verdiğini düşünmüyor mu bu adamlar. Gerçekten çok yazık!
Schuster'e bir daha hak verdim. Beğenmeyen gelmesin evinde izlesin diyor adam. Sonuna kadar haklı. Gelmeyin kardeşim, sana ihtiyacı yok Beşiktaşımın. Utanmadan çıkıp arkadaş ortamlarında, biz şampiyonlukları değil renkleri seviyoruz da diyorsunuzdur. Sevinmek için sevmedik zaten demirbaş bir laf oldu artık. Hani ne oldu 4 gol takım tutkunu bir anda sildi attı mı? Ama bunları yapanlar ayda bir kere maça gelenler. Ha büyük maç var hemen bilet alalım diyenler. Pazar günü de olumsuz bir sonuç olursa yıkarlar artık o stadı.
Hani Beşiktaş her şeyimizdi. Valerenga maçından sonra çıkmadı mı bu slogan. Ne değişti o günlerden bu yana. Neden böyle sıradanlaştık. İki tane yıldız görünce aklımıza başka renklerin davranışları mı geldi yoksa. Beşiktaş taraftarı bu değil, bu olmamalı, bugün ekşide okudum ordan alıntılıyorum, gerçek Beşiktaş taraftarı bu takım sokakta oynasa bile kaldırıma çıkıp destekleyendir.
Beşiktaş bizim çocuğumuza mirasımız. Şimdi onu kollama zamanıdır. Elin adamlarına yem etme zamanı değil. Rijkard'ı gönderenler şimdi bizim dayıya dayandı farkında değil misiniz. Guti alkollü yakalanma olayında ne kadar medyada yer aldı bir bakın. Bir de Bilica'ya bakın, adam ezdi geçti kaçınız hatırlıyor. Schuster'in her yaptığı olay, her dediği manşet. Neden çünkü bu taraflı, çirkef medyaya eyvallah'ı yok adamın. Aynı Lucescu gibi, aynı Del Bosque gibi. Bunlar kafanıza dank ettirdi mi bazı şeyleri.
Türkiye'nin Barcelona'sı olacağız derdinkiler, bu kolay olmuyor. Barcelona senelerdir bu tarlayı sürüyor. Artık bitsin bu bir senede çöpe atma olayı. Futbolda, hala en önemli başarı sırrının felsefe ve istikrar olduğunu o kas kafasına sokamayan beyinler bunu anlayın artık. Kendine malzeme çıkarma derdinkilere yem etmeyin bu takımı!
Hiçbir şeyden anlamıyorsanız ya da size kar etmiyorsa. 2005 şampiyonlar ligi finalinin ikinci yarı başlangıcını izleyin. Bizim ses çıkmıyor dediğimiz stadyumda takımını gerçekten seven, her daim yanında olan taraftarın nasıl bir desibelle 3-0'lık bir hezimetten geri gelip dünya futbol tarhinin en destansı maçlarından birini yaşattığını görün. Belki o zaman anlarsınız, taraftar olmak nedir, takımının yanında olmak nedir!
Schuster'e bir daha hak verdim. Beğenmeyen gelmesin evinde izlesin diyor adam. Sonuna kadar haklı. Gelmeyin kardeşim, sana ihtiyacı yok Beşiktaşımın. Utanmadan çıkıp arkadaş ortamlarında, biz şampiyonlukları değil renkleri seviyoruz da diyorsunuzdur. Sevinmek için sevmedik zaten demirbaş bir laf oldu artık. Hani ne oldu 4 gol takım tutkunu bir anda sildi attı mı? Ama bunları yapanlar ayda bir kere maça gelenler. Ha büyük maç var hemen bilet alalım diyenler. Pazar günü de olumsuz bir sonuç olursa yıkarlar artık o stadı.
Hani Beşiktaş her şeyimizdi. Valerenga maçından sonra çıkmadı mı bu slogan. Ne değişti o günlerden bu yana. Neden böyle sıradanlaştık. İki tane yıldız görünce aklımıza başka renklerin davranışları mı geldi yoksa. Beşiktaş taraftarı bu değil, bu olmamalı, bugün ekşide okudum ordan alıntılıyorum, gerçek Beşiktaş taraftarı bu takım sokakta oynasa bile kaldırıma çıkıp destekleyendir.
Beşiktaş bizim çocuğumuza mirasımız. Şimdi onu kollama zamanıdır. Elin adamlarına yem etme zamanı değil. Rijkard'ı gönderenler şimdi bizim dayıya dayandı farkında değil misiniz. Guti alkollü yakalanma olayında ne kadar medyada yer aldı bir bakın. Bir de Bilica'ya bakın, adam ezdi geçti kaçınız hatırlıyor. Schuster'in her yaptığı olay, her dediği manşet. Neden çünkü bu taraflı, çirkef medyaya eyvallah'ı yok adamın. Aynı Lucescu gibi, aynı Del Bosque gibi. Bunlar kafanıza dank ettirdi mi bazı şeyleri.
Türkiye'nin Barcelona'sı olacağız derdinkiler, bu kolay olmuyor. Barcelona senelerdir bu tarlayı sürüyor. Artık bitsin bu bir senede çöpe atma olayı. Futbolda, hala en önemli başarı sırrının felsefe ve istikrar olduğunu o kas kafasına sokamayan beyinler bunu anlayın artık. Kendine malzeme çıkarma derdinkilere yem etmeyin bu takımı!
Hiçbir şeyden anlamıyorsanız ya da size kar etmiyorsa. 2005 şampiyonlar ligi finalinin ikinci yarı başlangıcını izleyin. Bizim ses çıkmıyor dediğimiz stadyumda takımını gerçekten seven, her daim yanında olan taraftarın nasıl bir desibelle 3-0'lık bir hezimetten geri gelip dünya futbol tarhinin en destansı maçlarından birini yaşattığını görün. Belki o zaman anlarsınız, taraftar olmak nedir, takımının yanında olmak nedir!
Etiketler:
Bernd Schuster,
Beşiktaş,
Beşiktaş Taraftarı
15 Şubat 2011 Salı
Elveda Beşiktaşım'ın Yiğidi
14 Şubat 2011 Pazartesi
9
2 Şubat 2011 Çarşamba
Sergen Yalçın
Küçükken benim için görüp görebileceğim en büyük futbolcuydu. Babam hayrandı, her maçını izleyişinde ulan it oğlu it ne güzel oynuyor be derdi ama yanına eklemeden de duramazdı Yusuf Tunaoğlu'dan asla daha iyi olmadığını. Sanırım kuşak çatışmaları da Beşiktaş üzerinde böyle vuku buluyor.
Dünyada hiçbir futbolcuyu izlerken Sergen'i izlerken yaşadığım heyecanı yaşamadım. Bu etki hala da geçerli. En sevdiğim futbolcu mu? Hiçbir zaman olmadı ama her zaman beni en çok heyecanladıran futbolcu oldu. Messi, R9, Zidane aklınıza kim geliyorsa bu karşılaştırmada yenilecektir benim için. Hele Beşiktaşım'dan gittiği gün. İçime oturmuştu koca bir taş. Ah bir de o diğer iki malum formayı giymesi yok mu. Ama yine de kıyamamıştım Sergen'e. 100. yılda tekrar bana geldiği gün sanki hiç gitmemiş gibiydi. Zamanında yaşattığı heyecan yine fışkırmıştı içimde. Ve o heyecan boşa çıkmamıştı, çünkü o bize söz vermiş ve sözünü tutmuştu.
Dk. 90'da Kadıköy'de örümcek ağlarını temizleyişi hala birçok Beşiktaşlı için yüzyılın en güzel frikik golü. Altay'a üst direğe vurdurarak attığı o enfes gol, hangi Beşiktaşlı unutabilir. Adana'ya yatarak attığı gol, unutabildiniz mi? Futbol akademilerinde ders olarak okutulabilecek Rize'ye attığı o müthiş gol. Chelsea'yi tek başına devirişi.
Efsane olmuş maç sonu açıklamaları. Örümcek ağlarını aldıktan sonra daha teri soğumadan, hiçbir zaman eksilmeyen o güveni ve ukalalığı ile yıldız futbolcuların böyle anlarda ortaya çıkışını anlatan ifadeleri, 3-4'lük efsane maçta Fenerbahçe'ye verdiği o inanılmaz ayar. Londra'da oyundan çıkarken o müthiş, hakemi umursamaz tavırlarıyla anlattıkları. Hiçbiri unutulmayacak.
Ve gelelim şimdiye. Son zamanlarda o kadar damarımıza basar oldu ki artık isyan etti çok seven taraftar bile. Ağzından kan damlar oldu. O damlattıkça bizim canımız yandı. Bize şampiyonluk sözleri veren adam, sözleriyle zarar verir oldu. Her fırsat eline geçtiğinde eleştirebilecek bir şeyler buldu. Zamanında Bayern'i umursamayan adam gözümüzde Guti'nin yanında eziliyormuş hissiyatıyla Beşiktaş'a saldıran birine döndü. Halbuki gönlümüzdeki Sergen olarak kalsaydı yine başımızın tacı olacaktı. Ama bunu seçmedi.
Şimdi ise şampiyon kadronun imzalarıyla süslü 10 numaralı formasıyla dolabımda saklı duruyor. Hala O'nun kadar heyecanlandıranı gelmedi, belki de gelmeyecek ama kalplerden silindi gitti artık...
Kocaman Güneş
Ve Ocak Biter
2011'in ilk ayını bitirdik, peki neler oldu...
* Q7 ve çetesi vizyona girdi.
* Haz. Guti mest etmeye devam etti.
* 17/17 lafları ortada dolaşmaya başladı.
* Sivok geri döndü.
* Buca maçındaki umutlarımızı yeşerten 5 gollü galibiyet.
* Trabzonspor maçında 45dk'lık futbol resitali.
* Buca ölçü değil, Trabzon eksik.
* Tabata kanseri sona erdi.
* Şeref Bey için yıkım izni çıktı.
* 17/17 hayalleri çabuk sona erdi.
* Gülümüz soldu.
* Yıllar sonra işte kalecimizi bulduk dedik, şimdi 2 aylık bir ayrılık girdi aramıza.
Kısacası her şeyden yine hissettirdi Beşiktaşımız sağolsun. Hüznü ve sevinci, sıkıntıyı ve zevki, hayalkırıklıklarını ve bitmeyen umudumuzu.
* Q7 ve çetesi vizyona girdi.
* Haz. Guti mest etmeye devam etti.
* 17/17 lafları ortada dolaşmaya başladı.
* Sivok geri döndü.
* Buca maçındaki umutlarımızı yeşerten 5 gollü galibiyet.
* Trabzonspor maçında 45dk'lık futbol resitali.
* Buca ölçü değil, Trabzon eksik.
* Tabata kanseri sona erdi.
* Şeref Bey için yıkım izni çıktı.
* 17/17 hayalleri çabuk sona erdi.
* Gülümüz soldu.
* Yıllar sonra işte kalecimizi bulduk dedik, şimdi 2 aylık bir ayrılık girdi aramıza.
Kısacası her şeyden yine hissettirdi Beşiktaşımız sağolsun. Hüznü ve sevinci, sıkıntıyı ve zevki, hayalkırıklıklarını ve bitmeyen umudumuzu.
24 Ocak 2011 Pazartesi
Siyah Şemsiyeler
Katilleri sırf Uğur Mumcu'yla aynı zihniyeti paylaşıyor diye katlinden 8 sene sonra aslında bir daha katlettiler O'nu. O kara listelerine birini daha eklediler. UĞUR MUMCU VE GAFFAR OKKAN...
2010'da şunları yazmıştım. Her 24 Ocak'da olduğu gibi yine aklımda siyah şemsiyeler...
"Uğur Mumcu denince benim ilk aklıma gelen, siyah şemsiyeler. Küçüktüm ben öldürüldüğü zaman. Tanımıyordum, bilmiyordum hakkında bir şey. Hatırladıklarım siyah şemsiyeler, son yolculuğunda onu yalnız bırakmayan sayısız insan, naaşının üzerine atılan karanfiller. Paramparça aracının yanına bembeyaz karların üzerine dikilen beyaz mumlar, bırakılan karanfiller. İşte bu kadar O'na dair hatırladıklarım. Ne Sakıncalı Piyade bilirdim ne bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunamayacağını ne de vurulduk ey halkımın ne demek olduğunu. Hatta meraktan evdeki Sakıncalı Piyade kitabını almıştım elime de pek bir şey anlayamamıştım. Anlamak için biraz büyümem gerekiyordu sanırım. Annem cenazesini izlerken ağlıyordu. Babam isyan ediyordu. Yıllar geçti teknoloji gelişti, benim gözüm açıldı eski yazılarını okudum, açık oturumlardaki o eşsiz performanslarını izledim. Sonra babamın seneler önceki isyanının aynısını ben dile getirdim.
Geçen 17 sene. Ne oldu? Ne kadar bazı suçlular bulunsa da hala "hainleri" meçhuldur! Ben O'nun hakkında ne yazsam boş, kendini yine en güzel O anlatmıştı...
"Ben Atatürkçüyüm. Ben cumhuriyetçiyim. Ben laikim. Ben anti-emperyalistim. Ben bağımsız Türkiye'den yanayım. Ben özgürlükçüyüm.Ben insan hakları savunucusuyum. Ben terörün karşısındayım. Ben yobazların,vurguncuların, çıkarcıların, düşmanıyım. Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır."
Her parçamdan benim gibiler doğacak demiş. Peki doğdu mu? "Hepimiz Uğur Mumcu" olabildik mi? Olamadık, olmadık!"
Etiketler:
24 Ocak,
Gaffar Okkan,
Uğur Mumcu
19 Ocak 2011 Çarşamba
Adalet Aranıyor 4 Yıldır!
12 Ocak 2011 Çarşamba
Elveda Ali Sami Yen
Guti Reyis!
O eşsiz yeteneğine, yüzyılın belki de en zeki 3-4 futbolcusundan biri olan Zidane'nın bile öve öve bitiremediği inanılmaz futbol zekana baktıkça, kendimi çıldırıp duvarlara vurasım geliyor. Lan çocuk gibi olduk senin yüzünden, seni izlerken nasıl sevinceğimizi, elimiz kolumuzu nereye koyacağımızı şaşırıyoruz.
Not: Manisa maçının ilk yarısının etkisi..
6 Ocak 2011 Perşembe
Ve 2011 Başlar...
- Simao Sabrosa
- Hugo Almeida
- Manuel Fernandes
- Muhammed Demirci A Takım'da
- Ergin Ataman Geri Döndü
- 2003 Yılı Giunti ve Şampiyonluk, 2009 Yılı Alman Ernst ve Şampiyonluk, 2011 Yılı Fernandes ve...
Mayıs ayında üç noktayı diğer yıllarda olduğu gibi tamamlamak dileğiyle.
Yeni Yılımız Mutlu Kutlu Olsun.
- Hugo Almeida
- Manuel Fernandes
- Muhammed Demirci A Takım'da
- Ergin Ataman Geri Döndü
- 2003 Yılı Giunti ve Şampiyonluk, 2009 Yılı Alman Ernst ve Şampiyonluk, 2011 Yılı Fernandes ve...
Mayıs ayında üç noktayı diğer yıllarda olduğu gibi tamamlamak dileğiyle.
Yeni Yılımız Mutlu Kutlu Olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)