25 Kasım 2009 Çarşamba

Gitti Yine 5 Sene...


Dünyanın,

En tarifsiz... yok bu sevdanın bir tarifi...
En ızdıraplı... gelecekse tüm acılar biz hazırız senden gelsin...
En tutkulu... cehennemde ateşinle kavur bizi karakartal...
En korkusuz... korkutmaz bizleri musalla taşı...
En vazgeçilmez... bu sevda bitmez hasret bitmez...
En yaratıcı... söz bizde beste bizde taklit yok bizde...
En hasret kokan... şampiyonluk hasretiyle çok çile çektik...
En temiz... yalanmış anladım başka sevgiler...

Aşkının sebebi...

Manchester United 0 - 1 BEŞİKTAŞIMIZ

Yeter bu kadar!

22 Kasım 2009 Pazar

Ağız İshalinin Niye İlacı Yok?

"Taraftarlarımız bu ucuz işleri bıraksınlar. Olmaması gerekiyor. Başkanımız herşeyini veriyor. O yüzden sahip çıkalım. Çocuğu hasta olduğu için gelemedi. Ama başkanın ruhu buradaydı. Onun sayesinde oldu. Taraftarlarımız akıllarını başlarına alsınlar. Bu takım geçen sezon 2 kupayı aldı. Bunu unutmasınlar."

Şeref Yalçın demiş bu lafları. Domuz gribinin bile aşısı var korunmak için, Y1D1 ve ağız ishali olanlar için bir korunma formulü bulamadık. Bu adamlar bizim renklere vurulduğumuzu, kupaya endeksli bir tutku yaşamadığımızı anlamıyor, almıyor beyinleri!

Yok Artık!


Tottenham 9 tane atmış Wigan'a. Defoe abimiz de 5 tane atmış. Resim de gollerden biri. İlginç olan ise devre arasına 1-0 girilmesi. Ne olduysa 53-70 arası olmuş. Ayıp etmiş Tottenham. Ama işte İngilizler, acıma yok.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Ne Yazılacak Ki Şimdi...:)

Neyden bahsedeceğiz bilmiyorum ki,

İbrahim Üzülmez'in çılgın atmasından mı? Hele o üçüncü goldeki hareketler neydi.
Colin Kazım'a çakılmış tıpadan mı bahsetsek acaba?
Şu an Ntv'de kuduran Rıdvan Dilmen'den de bahsedebiliriz.
Maç öncesi bık bık öten Fenerbahçe tarafı da konuşulabilir.
4. golü atmamak için direnen futbolcularımız da ayrı bir konu olabilir.
Unutmadan oleylerden sonra gelen, dalga geçer gibi atılan gol de uzun uzadıya dillendirilebilir.


Ama onu bunu bırakın da çok gülüyorum şu an, keyfini yaşayacağım, dolsun bardaklar...

20 Kasım 2009 Cuma

Ah Be Henry

Uzun zamandır yazmıyordum malzeme çok var. Favori futbolcularımdan Thierry Henry üzdü beni. Beklemezdim ondan böyle bir şey. Yaptığı ortada, yaptığı açıklama da ortada. Hiç yakışmadı. Dünya Kupasında son bir kez daha oynamak için yapılmayacak bir tutumda bulundu. Üstadı Zidane Dünya Kupası finalinde onuru için ne yapmıştı, belki yanlıştı ama kartı görüp soyunma odasına giderken kupaya göz ucuyla bile bakmaması onun gururlu karakterini çok güzel gösterdi bize. Bir de adelet için maç bir daha oynansın demiş Henry. Hiç konuşmasaydı keşke. Yaptın bir konuşma bari Tanrı'nın Eli gibi zeka kokan bir açıklama olsaydı...

Kazım...

"its a bit of a miserable day in istanbul but the count down starts till we smash 8jk!"

Gereksiz bir adamdan gereksiz bir laf. En son Bülent Uygun böyle bık bık ötüyordu, şimdi nerde acaba?
Ben 85'liyim. Beşiktaş'ın her kuşağa hitap eden bir Fenerbahçe maçı var. Benim kuşağıma efsane 3-4'lü maç hitap ediyor. Bizden önceki kuşağa ise gazetelere 5 yapan Fenerbahçe teknik direktörünün mekanında Fenerbahçe'yi 5'lemek hitap ediyor. Tarih bu bazen böyle tıpa yapar adama, belli olmaz... Kısmet.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Kendin Ettin Kendin Buldun

Demirören çıldırmış şeref tribününde. Şu resme bakın. Efsane Beşiktaş'ın büyük başkanının makamındaki haline bakın. Zoruna gitmiş galiba bazı şeyler. Hem de çok. Onu buna el sallıyor. İşaret parmağını sallıyor. Anlamıştır çektiğimiz çileyi. Biz senelerdir bu durumdayız. Sinirden çıldırıyoruz. O kadar çok zorumuza giden şeyler var ki. O makam küfürü haketmiyor, Beşiktaş Başkanı kim olursa olsun küfür edilmemeli ama bu adam kendi zorla bu anı bekledi sanki. Çünkü beyfendi içinde küfür olmadan küfürden daha beter şeyler söyledi Beşiktaşımıza yaptığı davranışlarla. Tüketti bizi, takımı, camiayı ve tabi ki kendini. Git artık Demirören Şirketler Grubunun başına, bırak bizi bize.

Maça gelince, yazacak bir şey yok aslında. İlk golü yedik ve işte orda bitti maç. Golden sonra bir an bile "işte şimdi gol geliyor" diyemedim. Beşiktaş'ın ne gol atacak gücü ne de heyecanı vardı. Geçmiş olsun bir şampiyonlar ligi sezonu da böyle hüsranla bitti...

3 Kasım 2009 Salı

Beşiktaş - VfL Wolfsburg

Niye Mustafa Denizli'nin resmini koydum. Geçen seneki kahinliği baya tuttu. Bu sene de başladı konuşmaya. Bu maç ve CSKA maçını almayı kafasına iyice koydu. Gol atabilme yeteneğimize kavuşabilsek bu maç için İnönü'den çıkamazlar diyeceğim ama malesef diyemiyorum. Kazanırsak 1-0 kazanırız gibi geliyor. Alıştık zaten buna da. Son dakikalar diken üstünde...
Wolfsburg'da en çok Dzeko'dan korkuyorum o uzun boyuyla çok tehlikeli. En olmaz topa bile vuruyor ve bir Beşiktaşlı olarak olmadık golleri çok gördük avrupa'da. Burda elimiz Ferrari ve Sivok'un formuna tutunuyor.
Yani bu maç gol yememek lazım. Yersek, hele bir de ilk golü yersek çıkarmak çok zor olur. Şöyle 50-60 gibi golü atsak maçın sonu gelir gibi. İlk maçta da gördük tipik Alman takımı gibi değil Wolfsburg. Önceki maçta özellikle kırmızı karttan sonra nerdeyse 3 puan alabilirdik. Olumlu ve olumsuz yönleri sıralarsak;

+İnönü atmosferi
+Sivok ve Ferrari'nin formu
+Denizli'nin kahinliği.

-Dzeko
-Kontraatak
-Avrupa'da kazanılması gereken maçın hüsran olması
-Formsuz hücum hattı.

Son söz; Haydi Bastır BEŞİKTAŞ!!!!