27 Ekim 2009 Salı

Terbiyesizlik!

Tek kelime ile terbiyesizlik! O kutsal formayı böyle bir obje haline getirmişler! Söylenecek söz yok.

16 Ekim 2009 Cuma

Football Manager 2010



Sabahlamaların mimarının bu seneki versiyon demo olarak da olsa piyasaya çıktı. CM3'den beri her yeni sezonda bu oyun heyecanlandırıyor beni. Hemen indirilip köşeği bucağı irdelenmeye başlandı. SI Games yine yapacağını yaptı diyorum, bizi yine ekrana kitliyor. Yeni sezon hayırlı olsun artık.

İlk hata ise kalecilerde, Orkun Uşak'ın Barcelona'da işi ne?

15 Ekim 2009 Perşembe

Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım

Çarşı artık takıma dönüyoruz demiş. Hani bir beste vardı, kavgada bile takmıyoruz geri vitese diye bir mısrası vardı. Peki bu açıklama ne, geri vites değil mi? Cevap o kadar belli ki. Olmadı bu hiç olmadı. Tutanacak dal bırakmıyorlar. Tek tesellimiz zaman durdurulamıyor, Beşiktaş'a her yönden zarar verilebiliyor ama zamana hiçbir şey yapamıyorlar.

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Göklere erişti feryadım ahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Bir gülün çevresi dikendir, hardır
Bülbül gül elinden ah ile zardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır
Bu da gelir bu da geçer ağlama...

13 Ekim 2009 Salı

Hikmet Abi Formülü


Yine bir seçim öncesi, yine adı geçiyor. İçimden aday olmaz diyordum. Büyük ihtimal de olmayacakmış. Sanırım bu ülkede her kesim tarafından sevilen siyasetçilerden, bürokratlardan biridir ki bu bizim ülkemizde gerçekleşmesi zor bir hissiyat birliği. Beşiktaş'ın seçim dönemlerinde de, zamanında uzlaşma gereken durumlarda nasıl Türkiye siyasi hayatında "Hikmet Abi Formülü" devreye girdiyse, devreye girmeye başladı, en azından lafı ediliyor. Her seferinde Hikmet Çetin İstanbul'a gelir, "camianın önde gelenleri" ile görüşür ve bunlar Hikmet Çetin'i destekler ama nihayetinde aday olmaz ve biz de başka formüllere bakarız. Şimdi de bu tip bir durum hasıl oldu. Aday olsa mıydı sorusunun bendeki cevabı, olsundur. Yöneticiliğine kimsenin diyecek lafı yoktur. Şimdi diyebilirler Beşiktaş'ın başkanı zengin olmalıdır. Zenginleri de gördük. Hem anlayamadığım bir diğer konu, "şirket" olan bir spor kulubü, borsaya açık, her türlü denetime açık, keyfi olarak kasasına nasıl para girer, bunun vergi düzenlemelerinde, şirketlerin mali hukukunda nasıl bir yeri var merak etmişimdir. Yani adamın biri gelip kulube milyon dolarlar veriyor ve hiçbir kurum, bu para neyin nesi, nerden aldın, vergisi mergisi nerde bunun, demiyor mu? Neyse bu başka bir konu. Demek istediğim parayla kulüp yönetilmiyor, önemli olan Türkiye'nin en önemli markalarından biri olan Beşiktaş'ı yönetmek. Baba Demirören oğlunun marka yönetmedeki zaafını gördüğünden midir nedir, Demirören Grubuna bir zeval gelmesin diye sanırım, başımıza musallat etti bu adamı. Yine dağılıyor. İşin özü yönetim kabiliyeti eşsiz olan biri bu işi götürebilir. Bu da Hikmet Çetin de fazlasıyla var. Bence onu benim gönlümde öne çıkaran en başta da dediğim her kesim tarafından sevilen, saygı duyulan bir kişi olması. Ben artık Beşiktaş başkanına adıyla soyadıyla hitap edilmesini istiyorum. Her ne kadar sevmesem de, birinin gelip "sizin tüpçü de gitmedi gitti" demesi hoşuma gitmiyor. O koltuğa oturan adamın, bir ağırlığı olmalı ona laf edecek kişi ilk önce destur demeli. Demirören ve onun gibi bir adamda bu yok malesef. Onun için Hikmet Çetin ve onun benzeri adamlar istiyor kalbim ve aklım. Hikmet Çetin öne çıktığı için onun adı geçiyor bu yazıda varsa burada söz konusu olan özelliklere nail başka biri, o da olabilir ama hani dedim, Beşiktaş Başkanına elin adamı gelip iki laf edecekse, ön iliklesin bir destur alsın...

12 Ekim 2009 Pazartesi

1 Ekim 2009 Perşembe

CSKA Moskova - Beşiktaş


Takım kötü, skor kötü, gidişat kötü. En kötüsü ise bunların düzelme ışığını göremiyoruz hiçbir şekilde. Ben mi karamsarım bilmiyorum. Askerlikten dolayı çok yoğunlaşamadım takıma. Ama Mayıs'dan sonra ne oldu bu takıma bu kadar. Nasıl bu hale geldi anlamıyorum. 5 maç 0 gol. Son dakika gol attık, her ne kadar İlker Yasin saymasa da, bu takım 600 dakikadır gol atamıyordu nerdeyse. Şu oynadığımız maça bakıyorum, çıkarın saha kenarındaki reklamları, uefa, şampiyonlar ligi logolarını sanki sezon öncesi dostluk maçı. Aklıma getirmek istemiyorum ama bu takım bir sıfır çekme yaşayabilir. İşte bunun hiçbir kabulu, açıklaması olamaz bizim gözümüzde. Mustafa Denizli hırslı gözüküyor bambaşka bir Beşiktaş gelecek diyor ama tren gidiyor biz dururken, koşarak nasıl yetişeceğiz trene bakalım...

İlker Yasin'e de laf etmeden olmaz. Bırak artık be. Git evine viskini yudumla. O nasıl bir maç anlatımıdır. 2 dakika dinlemek insanın üstüne karabasanlar getiriyor. Ne bir heyecan var sesinde ne de şampiyonlar ligi maçı anlatır havası. Sanki cenazede beyefendi. Yeter anlatma ne Beşiktaş'ın ne de başka bir takımın maçını, sadece izle ama sonunda yorum bile yapma, izle ve sus.