27 Şubat 2010 Cumartesi

Deli Gibi Seviyoruz!

Şu hırsına hayranım ben onun. Sahada kavgasını asla bırakmamasına hastayım ben onun.


Kızsam da laf etsem de deli gibi seviyorum. 36 yaşında sen o formanı hala sırılsıklam yapıyorsun ya biz seni deli gibi sevmeyelim de ne edelim. Bugün Lig Tv'de röportajını izledim, ne samimi adam bu dedim. Elini kolunu kullandığını, orta yapamadığını dile getirişi çok içtendi. Sahada nasıl biz tribünde kalbimizle yaşıyorsak o da öyle. Aldığın bütün para sana sonuna kadar helal olsun kaptan.

23 Şubat 2010 Salı

Olmadı...

Bizden biri gibiydi, biz de açtık elleri onun gibi ama olmadı...

18 Şubat 2010 Perşembe

Askerdeyken Gelen Şampiyonluk

En son 100. yıldaki şampiyonluğu kutlamıştık. Üstünden 6 sene geçmişti ve özlem had safhadaydı. Üniversiteyi kazandık İstanbul'a geldik İnönü'den çıkmadık, umutlandık ama canlı canlı kupayı göremedik. Okul bitti askerlik yolu göründü. İçimden demedim desem yalan olur, ben yokum ya bunlar kesin şampiyon olur. Oldular da kırmadılar beni. Galatasaraylı komutan kupayı kaldırışımızı bile izletmedi, eee tabi dizisi vardı. Sevgilime bir sürü gazete almasını söyledim. Böyle bir tarihi kaçıramazdım. Sonra ablam aradı, ben komutanın dizisini izlerken...

- Yavrum şampiyon olduk.
+ Ah be abla o kadar sene bekle ben askerdeyken olsunlar, ne yapalım canları sağolsun, sen benim yerime de kutla... ve gözler dolar ister istemez ama akmamalıdır yaşlar askerdesin sonuçta. Bir kaç güzel cümle ile göz yaşları ablaya hissettirilmeden telefon kapatılır.

Ertesi gün Şilili Barış Gücü askerlerine Tello üzerinden şampiyonluk anlatılır. Karakola dönünce Beşiktaş formasıyla rakiplere nazire yapılır. Buruk ama gurur dolu bir sevinç oluşur insanın yüzünde.

Şairler Parkından marmara gidiyormuş askere darısı başına diyorum ona da, buruk ama gurur dolu bir sevinç yaşar, aylar sonra defalarca gazeteleri okur ben üçlü çeker, geçen senenin acısını çıkarırım.

Hayırlı tezkereler.

14 Şubat 2010 Pazar

Sevgililer Günü ve Beşiktaş

Dünyanın,

En tarifsiz... yok bu sevdanın bir tarifi...
En ızdıraplı... gelecekse tüm acılar biz hazırız senden gelsin...
En tutkulu... cehennemde ateşinle kavur bizi karakartal...
En korkusuz... korkutmaz bizleri musalla taşı...
En vazgeçilmez... bu sevda bitmez hasret bitmez...
En yaratıcı... söz bizde beste bizde taklit yok bizde...
En hasret kokan... şampiyonluk hasretiyle çok çile çektik...
En temiz... yalanmış anladım başka sevgiler...

Aşkının sebebi...

13 Şubat 2010 Cumartesi

12 Şubat 2010 Cuma

Takıma Dönelim Diyenlere...

İbrahim Altınsay'ın yazısını stalker sayesinde gördüm. Diyor ki orda;

"Manchester United maçlarını izliyor musunuz? Evlerinde oynadıkları maçlarda tribünlerde Yeşil-Sarı atkılar ve pankartlar çığ gibi çoğalmakta... Oysa United’ın renkleri kırmızı-beyaz-siyah... Yeşil-Sarı ise 1878’de kurulmuş Newton Heath takımının renkleri... Kulüp 1902’de mali zorluklar içine girince el değiştiriyor ve Manchester United adını alarak devam ediyor hayatına... İngiltere Ligi’ni yakından izleyenler, farklı renkli deplasman formaları çıkalı beri United’ın zaman zaman Yeşil-Sarı giydiğini hatırlar.
Şimdi bu renkler, Manchester United’ın sahibi Amerikalı Glazer ailesini protesto hareketinin simgesi haline geldi. Yani köklerine dönüyor taraftar... İki hafta önce Burnley maçında ortaya çıktı bu atkılar... O maçta açılan ‘Hate Glazer, Love United-United’ı Seviyorum, Glazer’dan Nefret Ediyorum’ pankartı alel acele toplatılmıştı. Ne ki, son Portsmouth maçında ‘Glazer Arkanı Kolla’dan başlayan, “Glazer Dışarı”ya uzanan yüzlerce pankarta engel olunamadı. Bu maçta Yeşil-Sarı atkılar yok sattı ayrıca. ‘Malcolm Glazer Yeeteer’in İngilizcesi ‘We Want Glazer Out, We want Glazer Out’ tezahüratıyla inledi Old Trafford’ her golden sonra.

Nereden çıktı bu protesto?
Yanlış okumadınız, Manchester United’ta oluyor bunlar. İki yıl önce Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış, geçen yıl final oynamış Manchester United’ta! Ay sonunda Lig Kupası finali için Wembley’e çıkacaklar. Üst üste dördüncü şampiyonluğa gidiyorlar. Ligi kazanırlarsa toplamda Liverpool’un rekorunu kıracaklar.
Sportif başarı fesadına uğradı da ondan mı ‘Glazer Dışarı’ kampanyası yapıyor taraftarlar? Yo hayır. Kimilerinin ‘Düşler Tiyatrosu’, Roy Keane’in ise ‘Sıkıntılar Tiyatrosu’ dediği, benim de ne yalan söyleyeyim, pek sakin bulduğum Old Trafford tribünleri bu protesto ile birlikte birden canlanıverdi. Bir dakika durmuyorlar. Bir yandan takımlarını destekliyorlar öte yandan da yönetime ‘Yeter’ demekten geri kalmıyorlar.
Bizde olduğu gibi, taraftarlık ruhundan nasibini almamışlar ekranlarda, “Olur mu canım, taraftar kayıtsız şartsız takımı desteklemeli. Örneğin taraftar yönetime ‘yeter’ dediği için Beşiktaş şampiyonluğu kaçırabilir” diye buyurmuyor... Tersine herkes bu protestoyu anlamaya çalışıyor. Taraftarın en temel hakkı olarak görüyor... Deneyimli futbolcu Neville, “Tribünleri canlı görmek bizi olumlu etkiliyor” diyor. Taraftar Derneği’nin, Glazer’ı protesto etmek amacıyla sembolik istifaya çağırdığı, Sosyalist eğilimleriyle bilinen Alex Ferguson da Maç Günü Dergisi’ndeki yazısında taraftardan sempatiyle söz ediyor."

Diyecek bir şey kalmamış sanırım. İki kupayı unutmayıp vefasızlık yapmayanlara, kongre onu seçti takıma dönelim diyenlere günde 3 öğün okutmak lazım bu yazıyı.

Yazının tamamı için buyrun.

10 Şubat 2010 Çarşamba

ALS İçin Futbol Kitabı

Geliri tamamen ALS MNH Derneği'ne bağışlanacak olan bir futbol kitabı
projesi...

Anadolu futbolunu yazan bloggerlar olarak en büyük çabamız
sesimizi duyurmaksa, sadece ama sadece Anadolu üzerindeki ilgisizliği biraz
olsun kırabilmekse; sadece blog satırlarından değil; sahaflardan, kitapçılardan
da insanlara seslenmeliyiz. Bunun için birkaç kitap yazıldı Türkiye'de, lakin
çok büyük kitlelere ses duyurulamadı, Anadolu içinse hala aynı tas aynı hamam!
İlgisizlik had safhada...

Bizler, biliyoruz ki Anadolu'da büyük bir
potansiyel, lakin büyük olumsuz koşullar var. Bu olumsuz koşullardan birisi de,
bilgisizlik. Madem takımını destekliyorsun, madem kalemine sarılıyorsun; sen de
katıl! Destek ver...

Takımına dair yazabileceğin şeyleri, insanların
ilgisini çekeceğini düşündüğün yönlerini; geçmişi, bugünü ve yarını harmanlayıp
yaz...

Sayfa sayısı konusunda bir kısıtlama olmamakla beraber, 10 - 15
civarı bir sayfa sayısı olursa iyi olur. Yazı konusu olarak belli bir kıstasımız
yok, sadece okuyanın gözünde takımın eskiden bulunduğu ve şimdi içinde olduğu
koşullar, futbolun ana şartı taraftar, oyuncular gibi futbol ögeleri canlanmalı.

Futbol bizimle güzel, futbolu güzelleştirmek de bizim elimizde!
Yazıları yollamak veya projeye dair bilgiler almak için adres:
flagg.a@gmail.com
Twitter: http://www.twitter.com/alsicinfutbol
Facebook
Grubumuz:
http://getir.net/kvo

7 Şubat 2010 Pazar

Bu Dünyada Sadece Türkiye'de Mi Futbol Oynanıyor


Bence günün sorusu budur. Çoğu spor otoritesi böyle zannediyor bence. Kuralar çekilir turnuva ülkesinde rezervasyonlar yapılır. Anlamıyorum bunu, yorumlarda Almanya ile bizi ayrı tutun, en kötü ikinci olur Almanya ile çekişiriz gibi ifadeler.

Bu dedikleri doğru çıkabilir. Biz grubu lider bitirip EURO 2012'ye direk gidebiliriz, bu Avrupalılara göre süprizdir ama olma ihtimali var. Ne olursa olsun yine de EURO 2012'ye gidemeyebiliriz ki buna da şaşırmam. Neden mi? 2000'lerden itibaren bir laf Almanlar eskisi gibi değil. İşte bu Almanlar her turnuvaya rahatça katılır bir de üstüne üstelik yarı final final oynar döner. Gelelim Belçika'ya, Eden Hazard, Axel Witsel, Marouane Fellaini, Vincent Kompany, Anthony Van Den Borre, Thomas Vermaelen, Daniel Van Buyten. Sanırım yeterli bu oyuncular Belçika'ya sıradaki gelsin dememek için. Avusturya, o efsanevi hallerinden çok uzaktalar ama o rezil hallerinden de uzaktalar. Son turnuva biraz kıpırdandırdı bunları. Son olarak Kazakistan ve Azerbaycan, grubun en zayıfları. Bu takımlara puan kaybetsek şaşırmam, çünkü bu iki takımda puan alma pahasına pis bir futbol oynarlar. O gün de şansınız tutmaz 3 puan yerine 1 puanı cebinize koyarsınız.

Euro 2012'ye gitmemiz lazım. 2 turnuva üstüste kaçırma lüksümüz yok artık. Rezervasyonu şimdiden yaptırmak yerine işiye ciddiye alıp adam akıllı futbolumuzu oynamamız lazım. Aksi halde tv'den bira cipse devam.

Haydi hayırlı olsun.

2 Şubat 2010 Salı

Beşiktaş Taraftarına Çağrı

KİMSENİN ADAMI OLMAYAN GERÇEK BEŞİKTAŞLILARA ÇAĞRI

Biz Beşiktaşlıyız
Sizin Olsun Oyunuz
Cuma 20:15'te
Kutlayın Artık Biz Yokuz

Var Mısınız
Yokluğunuzu Hissettirmeye..?

Bir Beşiktaş taraftarı tarafından samimiyetini, aşkını ortaya koyan tüm Beşiktaş taraftarına çağrıdır; bulunduğumuz tribünleri 15. dakika itibariyle terk ediyoruz.

TEPKİMİZİN DAHA FARK EDİLİR OLMASI İÇİN,

KAPALI TRİBÜN: ESKİ AÇIK TARAFINDA

ESKİ AÇIK 1: KAPALI TRİBÜN TARAFINDA

ESKİ AÇIK 2: NUMARALI TRİBÜN TARAFINDA

NUMARALI: BİREYSEL ŞEKİLDE

YENİ AÇIK: KAPALI TRİBÜN TARAFINDA YER ALIP 15. DAKİKADA ÇIKIŞA YÖNELEBİLERLER.


Biz Böyle Bir Futbol Düzeni İs-Te-Mi-Yo-Ruz!

Bu varsa, biz yokuz.

Biz "Galatasaray'ın kalitesi vardır, bu arkadaşlar Galatasaray'ın geleceğinde söz sahibi olamazlar" diyen zihniyetle de mücadele ediyoruz, Aziz Yıldırım'ın imparatorluğuyla da. Beşiktaş'ın gerçek sahibi 22.000 kongre üyesidir diyen başkanıyla da.

Zira yok bunların birbirinden farkı.


Taraftar Yoksa Futbol Da Yoktur.

Bilmiyorlar, anlamıyorlar.

Nasıl anlatacaksın? Tezahüratla anlatamadın. Konuşarak anlatamadın. Üstelik dayak yedin.

Şimdi "Giderek" anlatacaksın.

En ufak bir şiddet göstermeden...

Sessiz, sakin ve kendinden emin...


Herkes Suçlu

Öfkenin dışa vurumudur bu. Herkes suçlu artık gözümde. Beşiktaşımı bu yönetime emanet eden dolaylı veya dolaysız herkes.

İbrahim Altınsay, cesaretini ortaya koymadığı için.
Hikmet Çetin, yıllardır zemin aramaktan ileri gidemediği için.
Nevzat Demir, o sert görüntüsünün otoritesini ortaya koymadığı için.
Tuncay Özilhan, yalancı Beşiktaşlılığı için.
Rahmi Koç, kendisi hariç bütün ailesi Fenerbahçeli olduğu için.
Erdoğan Demirören, kendi holdinginin geleceği için Beşiktaşımı kararttığı için.
Süleyman Seba, ağırlığını kongreye bir türlü koymadığı için.
Fikret Orman, sağ gösterip sol vuran dünyanın aktörlerinden olduğu için.
Metin Keçeli, Fikret Orman'dan bir farkı olmadığı için.
Çarşı, medyatikleşmeyle anarşist ruhunu kaybedip, popülerleşip özünü kaybettiği için.
Kongre üyeleri, oy atarken vicdanlarının sesini dinlemedikleri için.
Yıldırım Demirören, BEŞİKTAŞLI olduğu için suçludur.

Ve Beşiktaş taraftarı, sesimizi kestiğimiz gün biz de suçlu olacağız.