29 Ocak 2009 Perşembe

David Beckham


Magazinsel olmasına laf edilir, para için Amerikalara top oynamaya gitti denebilir, bir reklam aracı olarak kullanılıyor diyebilirsiniz ama sanırım meslek ahlakına laf yoktur bu adamın. Aceto Balsamico'da Türk futbolcusunun eksiklikleri anketini görünce aklıma geldi aslında bunlar.Ronaldinho'nun bazı özel yetenekleri onda o kadar yok ya da çok fazla hızlı değil, Kaka gibi dikine gidemiyor olabilir ama hala inanılmaz uzun pas atıyor dan diye adamın ayağına. Hala inanılmaz frikik atıyor. Eski gücü olmayabilir ama sahaya çıktığı an hala formasını sonuna kadar ıslatıyor. Profesyonelliği sadece reklam anlaşmalarının veya yıllık 50 milyon $'lık kontratlarının bir gereği olarak görmüyor. Mesleki ahlakı üst seviyede, mesleğine saygısı üst seviyede. İşte bizim futbolcularımızda olmayan şey bu. Beckham'ın bu saatten sonra paraya ihtiyacı mı var ya da kendini kanıtlamaya, hiçbirine yok. Belki de rahat batıyordur ama İngiltere Milli Takım Kaptanlığına kadar yükselmiş bir kariyere sahip olan bu adam hala sıkılmadan gidiyor Milan gibi bir takımda oynuyor. Helal olsun cidden. Keşke bizim futbolcularımız da Beckham'ın futbol dışı yaşantısını değil de ilk olarak meslek hayatını idol kabul etseler.

Ayrıca uzun kollu formanın en çok yakıştığı adamdır, Yunanistan'a attığı fizik kurallarına aykırı frikikden sonra, gol sevincinde uzun kollu formanın karizması iyice çıkmıştı ortaya.Herhalde sürekli uzun kollu forma giyme presibine sahip tek futbolcu.

Bu Kaçıncı Oldu Acaba?

Sayamıyorum artık, her klupten ayrılan futbolcuyla veya teknik direktörle FIFA'da tekrar buluşuyoruz.

Del Bosque uzun bir süre gündemde kaldı. Son günlerde Higuain için verilen çek karşılıksız çıkmış. Yakında veya sezon sonunda Seric ile Cisse gidecek gibi, tarih tekerrürden ibaretse FIFA'da bir beş çayı bekliyor yine bizi onlarla.

Koca koca adamlar, aralarında milyonlarca dolar servetleri yönetenler var ama garip bir şekilde Beşiktaş A.Ş. Yönetim Kurulu gömleğini giyince bakkal dükkanı hesabıyla klup yönetiyorlar. Hepsine helal olsun bize de Allah bu eziyete dayanma gücü versin.

En iyisi çekelim bir fesuphanallah.

24 Ocak 2009 Cumartesi

24 Ocak

Ne boktan gündür, ne lanetli gündür bu 24 ocak...

24 Ocak 661
24 Ocak 1993
24 Ocak 2001
24 Ocak 2007...

19 Ocak 2009 Pazartesi

Efsane 11


1.Oscar Cordoba, ondaki teknik çoğu orta saha oyuncusunda yoktu. Topu oyuna inanılmaz sokardı, o kaledeyken ayrı bir güven duygusu hissederdik.

2.Recep Çetin, o ne goldü İsviçre'ye attığı. Kartalın sağ kanadından, herhangi bir kuş, dört ayaklı canlı asla geçemezdi.

3.Markus Münch, O'nun gibi muz orta yapan var mı hala, geldi mi Beşiktaş'a böyle birisi.



4.Gökhan Keskin, ah şimdi defansımızda şöyle bir adam olsa iyi olmaz mı biz de biraz rahat maç seyredebilsek.


5.Antonio Carlos Zago, Terminatörümüz bizim. Sert, yıkılmayan adam.


6.Federico Giunti, işte her takıma lazım olan futbolcu ama hala bir benzeri o gittiğinden beri hala alınmamış adam.


7.Fani Madida, ilk Beşiktaş maçımdaki futboluyla beni kendine bağlamış adam.


9.Mehmet Özdilek, en sevdiğim futbolcudur hala. İlk Beşiktaş formamı aldığımda 9 numara olacak diye tutturmuştum. Hele o jübile unutulur mu, kendisi zaten hiç unutulmadı.


10.Sergen Yalçın, beni şuana kadar en çok heyecanlandırmış futbolcu. Tek ayağı ile dünyayı titretebilecek kudretteki tek futbolcu benim için.


8.Stefan Kuntz, KUNTZ, KUNTZ, KUNTZ, en güzel tezahürata sahip Alman panzerimiz.


11.Pascal Nouma, ve tabi ki o. Her şeyiyle bizden biri. Sahadaki bizdi O, onun için aşığız ona, ruhuna.

Aslında kıyamadığım çok isim var. Yankov mesela. Unutamadığım adamdır. Ronaldo, Kadıköy'de attığı goller hala gözlerimin önünde. Hele bir de Amokachi var. 90+larda 3 Fenerbahçeli futbolcuyu başında diktiğini hala unutmadık. İlhan Mansız, Feyyaz, Metin Tekin, En Büyük Kaptan Rıza Çalımbay ve daha niceleri. Ama hepsinin ortak noktası hepsi sahaya çıktığı an, en az tribündekiler kadar Beşiktaşlı olmalarıydı. Yani hepsi sahadaki bizdi!

Batuhan Karadeniz

Aykırı futbolcuyu, sivri dilli futbolcuyu çok severim. Kalbini ön plana çıkaran, ruhunu sahaya koyan daha metaryalist bakışın altına girmemiş futbolcuya her zaman daha çok sempati duyarım. Sergen'i, Pascal Nouma'yı, İlhan Mansız'ı hem o güzel formanın hakkını verdiklerinden hem de haksızlığa tahammülü olmayışlarından kalbimde yerleri ayrıdır. Maradona acaba Pele gibi sistemin çarkında bir hayat sürse bu kadar sevilir miydi. Yine efsane olurdu ama onu asıl efsane yapan zaten bu aykırı tavrı. Şimdi ne alaka Batuhan Karadeniz. Batuhan'da altyapıdan gelmiş, fiziği ile futbol tarihine adını yazdırabilecek futbolcu izlenimi veren, yetenekleri ile Football Manager tabiriyle wonderkid diye tabir ettiğimiz bir futbolcu. Yukarda adlarını saydığım futbolcular gibi unutulmaz olabilir. Ama sanırım çok fazla mental eksikliği var. Fenerbahçe derbisi sonrası o yaştaki bir çocuk için bence fazla ağır olan "kral yapmayacaksın kral olacaksın" sözleri, maç esnasındaki amiyane tabirle artist tavırları biraz erken onun için. Bu lafları etmesi için, biraz daha ön plana çıkan tavırlar sergilemesi için Sergen, Pascal, Cantona gibi biraz icraatlarını göstermeli.

Şimdi Eskişehirspor'a gitti daha dün bir bugün iki, medyaya başladı konuşmaya. Haklı olabilir, Mustafa Denizli gençlere Ertuğrul Sağlam kadar önem vermiyor ama 6 ay sonra döneceğin bir klub ve o klubun teknik adamları hakkında hemen basına malzeme vermek büyük bir mental eksikliktir.

Biraz daha az konuşup işini yapsa, kendini geliştirse ilerde Muhammed Demirci'nin paslarıyla çok gol atar ama işte biraz futbola bakmalı.

Matias Delgado

Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) gönderdiği açıklamayla, ana sponsor Cola Turka ile anlaşmanın 3 yıl daha uzatıldığını, ayrıca takım kaptanı Matias Delgado'nun tüm imaj ve transfer haklarının Yıldız Holding'den Beşiktaş Futbol A.Ş'ye devredildiğini duyurdu.

İMKB'ye yapılan açıklamada, sponsorluk anlaşmasının uzatılması ve Delgado'nun durumuyla ilgili şu ifadelere yer verildi: ''Yıldız Holding A.Ş. (Cola Turka) ile şirketimiz arasındaki 06.06.2005 tarihli sponsorluk sözleşmesi, 2010-2011, 2011-2012 ve 2012-2013 futbol sezonlarını kapsayacak şekilde, yıllık 4.000.000 USD + KDV olmak üzere toplam 12.000.000 USD + KDV tutarı üzerinden üç yıllığına uzatılmış, ayrıca şirketimiz futbol takımı oyuncusu ve kaptanı Matias Delgado'nun tüm imaj ve transfer hakları, Yıldız Holding A.Ş'den sponsorluk sözleşmesinin uzatılması kapsamında alınan, vadeleri 2010-2013 tarihleri arasında değişen toplam 7.750.000 USD tutarlı Yıldız Holding A.Ş. senetleri devredilerek ödenmek suretiyle şirketimizce tümüyle devralınmıştır.''


Anlamıyorum Cola Turka mı sponsor yoksa biz mi...

Şeref Bey'de mali genel kurula değiniliyor sürekli. O yazıların başlığı her şeyi açıklıyor. "İbra Gelenektir."

17 Ocak 2009 Cumartesi

Levent Erdoğan

Beşiktaş Yönetim Kurulu Asbaşkanı kendileri. Yani Beşiktaş'ın şuan için ikinci adamı. Her mikrofon tutulduğunda, her telefon bağlantısında, her televizyona çıktığında bu sefer ne diyecek diye düşünüyorum. Süleyman Seba ve Serdar Bilgili gibi efendi, düzgün adamların başkanlığını görünce, Hüsnü Güreli, İbrahim Altınsay gibi ağzından çıkan her lafı bilen, Beşiktaş'ı her ortamda temsil edebilecek bilgi, birikim ve vizyona sahip yöneticileri görünce, Levent Erdoğan ve onun gibiler kar etmiyor. Kabul edemiyor ne insanın beyni ne de kalbi.

Bir ara teşvik pirimini savunmuştu bu adam. Yav senelerce biz şerefli ikinciliklerimizle övünmedik mi? Süleyman Seba televizyona çıkıp gözlerinden yaş gelmeye ramak kalmış bir şekilde, "şerefli ikincilikler şerefsiz şampiyonluklardan daha değerlidir" demedi mi? Dedi! Ama işte sonra Beşiktaşımızın başına aman Demirören Grubunu batırır diye babasının desteği ile bir adam ve ekibi musallat edildi, biz de eziyet çeker olduk. Şimdiye kadar görmediğimiz durumlara şahit olduk.

Spor sitelerinde Levent Erdoğan açıklama yapmış, bu sefer öyle ters bir açıklama yok. Ama yazının başında dedim ya, bu sefer ne demiş diye baktım, ordan geldi aklıma bu yazıyı yazmak da.

Gönül istiyor ki Başkan İbrahim Altınsay, Asbaşkan Hüsnü Güreli, Futbol Şube Sorumlusu Sinan Vardar gibi adamlar olsun şu yönetimde de, ben her haber başlığında, ne yumurtlamış bu adamlar diye bir önyargıdan kurtulsam.

16 Ocak 2009 Cuma

Lionel Messi


Top Messi'ye geliyor ve benim popom bir 5cm ayrılıyor koltuktan ve diyorum keşke 90 dakika top sadece Messi'de olsa...

Unutmadan Sergen topu ayağına alınca komple ayağa kalkardım.

2 Yeni Beşiktaşlı

Buaralar da herkes Beşiktaşlı. Yusuf Şimşek zaten Beşiktaşlı aklı erdiğinden beri. Bunu resimlerle de kanıtlayacakmış, çok gerek varmış gibi. Denizlispor'dan Fenerbahçe'ye transfer olduğu sene sanki Beşiktaş ile de bir görüşme olmuştu ve Yusuf Fenerbahçe'nin verdiği parayı beğenerek "çocukluk" takımına değil Kadıköy'e gitmişti. Şimdi ise birden Beşiktaşlı oldu yine. Zaten Mevlana gibiyiz ne olursan ol yine gel diyoruz buaralar. Aldığı paranın hakkını versin, o formanın değerini bilsin yeter. Ama taraftarın gözüne girmek için ben çocukken şu takımı tutardım, şunu yapardım demek artık yemiyor. Bu gibi durumlarda birden amatör ruha bürünen futbolcularımız, profesyonelliği sadece alacakları para zamanı belirlenirken hatırlar oluyor.

Buaralar diğer Beşiktaşlı da Erkan Zengin. Hammarby'den 6 aylığına 100bin Euro'ya alındı. O da açıklamış bir radyo programında "Küçükken yüzümü siyah beyaza boyardım o derece Beşiktaşlıyım" demiş.Bakalım daha ne kadar Beşiktaşlı çıkacak karşımıza.

Erkan da iyi artist çıkmış resim de...


15 Ocak 2009 Perşembe

Porsche, Ferrari ve Ford Mustang

Ama 60 serisi Ford Mustang... Ayrıca Siyahından...

Sanırım Ekşisözlük'te bir yorum vardı. "Beşiktaşlı olmak, Porsche, Ferrari ve Ford Mustang arasından 60 model Mustang'i seçmektir." Yani pahalı olanı, gösterişli olanı değil, tarzı, kendine ait bir havası olan klasiği seçmektir. Çok güzel ve de yerinde bir benzetme ve tarif.

Gerçi buaralar Ferrari ve Porsche kılıfı giydirmeye çalışıyorlar ama...

Not: Ekşisözlük'teki yazı silinmiş galiba, baya bir aramama rağmen bulamadım.

Tümer Metin

Milyonlarca insanın ahını aldı Fenerbahçe'ye transferinde. Ondan mıdır bilinmez, bonservisi elinde olmasına rağmen hiçbir teklif yokmuş Türkiye'deki her hangibir takımdan. Şimdi ah üzüldüm desem hiç inandırıcı olmayacak. Daha O'nun kapalının önüne gelip, "Burası Beşiktaş Alayına Gider" diye tezahuratta bize eşlik etmesi gözlerimin önünde. Televizyonlara çıkıp Türkiye'de Beşiktaş'tan başka takımda forma giymem, Beşiktaşlı Tümer ismi çok hoşuma gidiyor söylemini unutmadık. Ama imzayı atıp, nefretimiz olduktan sonra, FBTV'ye çıkıp yıllarca ekmeğini yediği, kariyerine katkısı olan bir takımdan "o takım" diye bahsetmesi de hiçbir zaman unutulmadı ve unutulmayacak.

Şimdi tabiri caizse ortada kalmış. Avrupa'dan haber beklermiş. Beşiktaş'ta Sergen Yalçın kompleksi yaşadı. Hep onun ardındaki ikinci adam oldu. Hiçbir zaman adı Sergen'den önce geçmedi. Hatta Galatasaraylı Arda Turan tarafından milli takım antremanlarında bu ikinci planda kalışı taklit, espri konusu yapıldı. Gitti Fenerbahçe'ye bu sefer orda başka bir birinci adam vardı. Alex'in yedeği muamelesi gördü. Yine hiçbir zaman birinci adam olamadı. Ama kariyerinde hep sanki birinci adammış gibi davrandı, mimikleri, jestleri hep öyleydi. Zaten bunlar onu itici yapan detaylar oldu. Şimdi gider belki Avrupa'nın sıradan, vasat futbol kluplerinden birine, belki kariyerinin son yıllarında, askerliğe her geçen gün daha fazla yaklaşırken, birinci adam olma heyecanını yaşar.

Son olarak onun için en güzel lafı Sergen Yalçın söylemişti Alex De Souza'nın sakat olduğu bir maçın öncesindeki yorumlarda; "Koca Fenerbahçe Tümer'e mi kaldı..."

13 Ocak 2009 Salı

Beşiktaşlılık

Bazen soruyorlar "neden tutuyorsun bu takımı" diye. Diyorlar "kaç tane şampiyonluk gördün", "kaç tane avrupa kupası zaferi" gördün. Doğru, belki o kendini bunlarla tanımlayan takımlar taraftarınca bunlar bir ölçüt ama benim için ve eminim ki birçok Beşiktaşlı için bunlar bir sebep, bir kıstas değil.

Kazım Koyuncu'nun ölüm yıldönümünde rakibinin formasıyla taraftar sitesini süslediği için seviyorum ben bu takımı mesela.



Rakibinin efsane futbolcularını ezeli rekabetin ezeli olmasına katkılarından dolayı saygı pankartı açıldığı için mesela.


Ve şimdi de bu resim. Bazı kesimlerin vatan haini olarak nitelediği usta şairimizin bir de bu şekilde onurlandırıldığı için seviyorum ben Beşiktaş'ımı.



En sonunda da daha küçücük bir çocukken Beleştepe'nin ordan otobusden atlayıp, ilk maça gidişim, daha sonra Beşiktaş Merkez'de bir bira içip, sonra Şairler Parkında ikinci birayi yudumlayıp, Dolmabahçe Caddesi'nden geçerek Şeref Bey'e gidişimdeki mutluluğun, heyecanın eşi benzeri bir his olmadığı geldi aklıma.

Demirören'e rağmen, Sinan Engin'e rağmen, uyuyan muhalefete rağmen, biraz bizden yabancılaşmasına rağmen yine de vazgeçilmez bir duygu olduğunu daha iyi anladım Beşiktaşlılığın.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Yeter Artık...

Ali Güneş, Tayfun Korkut, Mustafa Doğan, Mehmet Yozgatlı, Rüştü Reçber, Marcio Mert Nobre, Murat Şahin ve son olarak da Yusuf Şimşek.

Demirören'in Beşiktaş'a transfer ettiği 8 tane Fenerbahçe'de kariyer yapmış futbolcu. Nobre ve Murat Şahin dışındakiler pek kabul görmedi taraftar nazarında. Aslında taraftar olarak gerekli tepkiyi verdik mi orası da tartışılacak ayrı bir mevzu. Ama şuna eminim ki Beşiktaş taraftarının hiçbiri şu 8 tane futbolcunun hiçbirini çubuklunun içinde görmek istemezdi. Yusuf Tunaoğlu'nu, Sanlı Sarıalioğlu'nu, Metin Tekin'i, Rıza Çalımbay'ı, Feyyaz Uçar'ı, Mehmet Özdilek'i ve hatta İlhan Mansız'ı gören taraftar bu futbolcuları içine sindiremez. Ben asla sindiremedim. Bir kere şu adamları tribüne çağırmak istemedim. Nobre gol atınca sevindim, Rüştü karşı karşıya kurtarınca sevindim ama tribüne çağırmak istemedim. Çünkü benim için orda golü atan da golü kurtaran da Beşiktaş formasıydı. Kalbim, aklım ne kadar amatörce deseler de rakipden futbolcuyu siyah beyazın içinde görmek istemiyor. Onun için yeter artık diyorum! O formayı benim sahada izlerken heyecanlanacağım, tribüne çağırırken asla tereddüt etmeyeceğim futbolcular giysin. Ama sanırım Beşiktaş geleneklerini ayaklar altına almış bir başkandan bunları beklemek çok fazla bir şey şu an. Sırf bunlar yüzünden gazetelerin spor sayfalarını okumuyorum, spor haberlerini izlemiyorum. Çünkü her okuduğumda utanacak bir şey okuyorum, izliyorum ve hepsine yeter artık diyorum.

Umarım bir sonraki kongreye kadar az konuşan ama öz konuşan, Beşiktaş geleneklerini bilen bir başkan adayı çıkar da, Beşiktaş'ı spor camiasında temsil eden Yıldırım Demirören ve basında en çok öne çıkan adamı Sinan Engin olmasından kurtuluruz. Benden bizden uzaklaştırılan, yabancılaştırılan Beşiktaş tekrar bizim olur.

Ha bir de şöyle bir korkum var Demirören birgün gelecek Büyük Fenerbahçeli Tümer Metin'i alacak Beşiktaş'a tekrar. Ama yok artık diyorum bu korkuma...