21 Şubat 2011 Pazartesi

İhanet

EkşiBeşiktaş'da jokond hislerimizin tercümanı olmuş. Fevzi'nin yediği gol kızamadım. Valerenga maçı kızamadım. Ama sen bizi, Beşiktaşımı, ekmek yediğin yere bile bile ihanet ettin. Git Ferrari. Başımızın tacı yaptık seni şimdi görmek bile istemiyoruz. Sorun kaçan maç değil. 2-2 olup bir mucize yaşayıp o maç dönebilirdi de. Ama bu senin yaptığın ihaneti asla affettirmiyor gözümüzde. Sen o formayı her sırtına geçirdiğinde bu gelecek aklımıza. Nereye gidersen git hep o dirsek hatıralarımızda artık. Alpay'ın kutsalımızı yere atması gibi, Tümer'in "O takım" demesi gibi. Git Ferrari git!

18 Şubat 2011 Cuma

Ölmeye Gelmedik Mi?

Kiev maçına siz ölmeye gelmediniz mi? Facebook sayfalarınızda kanka süper tezahürat diye paylaşıyorsunuz ya Beşiktaş seninle ölmeye geldik formanda ter olmaya geldik diye. İsmail'i, Hakan'ı ve diğerlerini ıslıklamak mıdır formada ter olmak. Nasıl bir ruh halidir bu. Maç esnasında futbolcuyu ıslıklamanın bana biri gelsin mantıklı yanını açıklasın. Futbolcuyu protesto edeceğim diye takıma zarar verdiğini düşünmüyor mu bu adamlar. Gerçekten çok yazık!

Schuster'e bir daha hak verdim. Beğenmeyen gelmesin evinde izlesin diyor adam. Sonuna kadar haklı. Gelmeyin kardeşim, sana ihtiyacı yok Beşiktaşımın. Utanmadan çıkıp arkadaş ortamlarında, biz şampiyonlukları değil renkleri seviyoruz da diyorsunuzdur. Sevinmek için sevmedik zaten demirbaş bir laf oldu artık. Hani ne oldu 4 gol takım tutkunu bir anda sildi attı mı? Ama bunları yapanlar ayda bir kere maça gelenler. Ha büyük maç var hemen bilet alalım diyenler. Pazar günü de olumsuz bir sonuç olursa yıkarlar artık o stadı.

Hani Beşiktaş her şeyimizdi. Valerenga maçından sonra çıkmadı mı bu slogan. Ne değişti o günlerden bu yana. Neden böyle sıradanlaştık. İki tane yıldız görünce aklımıza başka renklerin davranışları mı geldi yoksa. Beşiktaş taraftarı bu değil, bu olmamalı, bugün ekşide okudum ordan alıntılıyorum, gerçek Beşiktaş taraftarı bu takım sokakta oynasa bile kaldırıma çıkıp destekleyendir.

Beşiktaş bizim çocuğumuza mirasımız. Şimdi onu kollama zamanıdır. Elin adamlarına yem etme zamanı değil. Rijkard'ı gönderenler şimdi bizim dayıya dayandı farkında değil misiniz. Guti alkollü yakalanma olayında ne kadar medyada yer aldı bir bakın. Bir de Bilica'ya bakın, adam ezdi geçti kaçınız hatırlıyor. Schuster'in her yaptığı olay, her dediği manşet. Neden çünkü bu taraflı, çirkef medyaya eyvallah'ı yok adamın. Aynı Lucescu gibi, aynı Del Bosque gibi. Bunlar kafanıza dank ettirdi mi bazı şeyleri.

Türkiye'nin Barcelona'sı olacağız derdinkiler, bu kolay olmuyor. Barcelona senelerdir bu tarlayı sürüyor. Artık bitsin bu bir senede çöpe atma olayı. Futbolda, hala en önemli başarı sırrının felsefe ve istikrar olduğunu o kas kafasına sokamayan beyinler bunu anlayın artık. Kendine malzeme çıkarma derdinkilere yem etmeyin bu takımı!

Hiçbir şeyden anlamıyorsanız ya da size kar etmiyorsa. 2005 şampiyonlar ligi finalinin ikinci yarı başlangıcını izleyin. Bizim ses çıkmıyor dediğimiz stadyumda takımını gerçekten seven, her daim yanında olan taraftarın nasıl bir desibelle 3-0'lık bir hezimetten geri gelip dünya futbol tarhinin en destansı maçlarından birini yaşattığını görün. Belki o zaman anlarsınız, taraftar olmak nedir, takımının yanında olmak nedir!

15 Şubat 2011 Salı

Elveda Beşiktaşım'ın Yiğidi



İlerde evlenir çocuğum olursa, nasıl babam beni Beşiktaşla büyütürken kendi döneminin efsanelerini anlattıysa, ben de seni anlatacağım. Pascal gibi, İlhan gibi sen benim için sahadaki bizdin. Biz nasıl yanıyorsak sen de öyle yandın bu takım için. Yolun açık olsun Beşiktaşımın Son Yiğidi!

14 Şubat 2011 Pazartesi

9



Topla olan o ulaşılmaz hızıyla, enfes solo golleriyle geçti gitti. Dünyanın en pahalı futbolcusunu "çakma" diye nitelendirecek kadar iz bıraktı dünya futbolunda. Il Fenomeno...

2 Şubat 2011 Çarşamba

Sergen Yalçın



Küçükken benim için görüp görebileceğim en büyük futbolcuydu. Babam hayrandı, her maçını izleyişinde ulan it oğlu it ne güzel oynuyor be derdi ama yanına eklemeden de duramazdı Yusuf Tunaoğlu'dan asla daha iyi olmadığını. Sanırım kuşak çatışmaları da Beşiktaş üzerinde böyle vuku buluyor.

Dünyada hiçbir futbolcuyu izlerken Sergen'i izlerken yaşadığım heyecanı yaşamadım. Bu etki hala da geçerli. En sevdiğim futbolcu mu? Hiçbir zaman olmadı ama her zaman beni en çok heyecanladıran futbolcu oldu. Messi, R9, Zidane aklınıza kim geliyorsa bu karşılaştırmada yenilecektir benim için. Hele Beşiktaşım'dan gittiği gün. İçime oturmuştu koca bir taş. Ah bir de o diğer iki malum formayı giymesi yok mu. Ama yine de kıyamamıştım Sergen'e. 100. yılda tekrar bana geldiği gün sanki hiç gitmemiş gibiydi. Zamanında yaşattığı heyecan yine fışkırmıştı içimde. Ve o heyecan boşa çıkmamıştı, çünkü o bize söz vermiş ve sözünü tutmuştu.

Dk. 90'da Kadıköy'de örümcek ağlarını temizleyişi hala birçok Beşiktaşlı için yüzyılın en güzel frikik golü. Altay'a üst direğe vurdurarak attığı o enfes gol, hangi Beşiktaşlı unutabilir. Adana'ya yatarak attığı gol, unutabildiniz mi? Futbol akademilerinde ders olarak okutulabilecek Rize'ye attığı o müthiş gol. Chelsea'yi tek başına devirişi.

Efsane olmuş maç sonu açıklamaları. Örümcek ağlarını aldıktan sonra daha teri soğumadan, hiçbir zaman eksilmeyen o güveni ve ukalalığı ile yıldız futbolcuların böyle anlarda ortaya çıkışını anlatan ifadeleri, 3-4'lük efsane maçta Fenerbahçe'ye verdiği o inanılmaz ayar. Londra'da oyundan çıkarken o müthiş, hakemi umursamaz tavırlarıyla anlattıkları. Hiçbiri unutulmayacak.

Ve gelelim şimdiye. Son zamanlarda o kadar damarımıza basar oldu ki artık isyan etti çok seven taraftar bile. Ağzından kan damlar oldu. O damlattıkça bizim canımız yandı. Bize şampiyonluk sözleri veren adam, sözleriyle zarar verir oldu. Her fırsat eline geçtiğinde eleştirebilecek bir şeyler buldu. Zamanında Bayern'i umursamayan adam gözümüzde Guti'nin yanında eziliyormuş hissiyatıyla Beşiktaş'a saldıran birine döndü. Halbuki gönlümüzdeki Sergen olarak kalsaydı yine başımızın tacı olacaktı. Ama bunu seçmedi.

Şimdi ise şampiyon kadronun imzalarıyla süslü 10 numaralı formasıyla dolabımda saklı duruyor. Hala O'nun kadar heyecanlandıranı gelmedi, belki de gelmeyecek ama kalplerden silindi gitti artık...

Kocaman Güneş



İki farklı adam. Birinden hiçbir zaman hazetmedim. Hiçbir zaman samimi bulmadım. Diğeri ise karizma müsveddelerine inat adam gibi adam olmasıyla gönlümde yer etti ve pazar günü neden bu ülkenin çoğu tarafından her zaman saygı duyulan bir adam olduğunu gösterdi.

Ve Ocak Biter

2011'in ilk ayını bitirdik, peki neler oldu...

* Q7 ve çetesi vizyona girdi.

* Haz. Guti mest etmeye devam etti.

* 17/17 lafları ortada dolaşmaya başladı.

* Sivok geri döndü.

* Buca maçındaki umutlarımızı yeşerten 5 gollü galibiyet.

* Trabzonspor maçında 45dk'lık futbol resitali.

* Buca ölçü değil, Trabzon eksik.

* Tabata kanseri sona erdi.

* Şeref Bey için yıkım izni çıktı.

* 17/17 hayalleri çabuk sona erdi.

* Gülümüz soldu.

* Yıllar sonra işte kalecimizi bulduk dedik, şimdi 2 aylık bir ayrılık girdi aramıza.

Kısacası her şeyden yine hissettirdi Beşiktaşımız sağolsun. Hüznü ve sevinci, sıkıntıyı ve zevki, hayalkırıklıklarını ve bitmeyen umudumuzu.